16 Ocak 2011 Pazar

15 - Bizi Bütünden Ayıran, Endişe, Korku


Pozitif olmak; düşüncelerimize hakim olmak, onları kontrol altına alabilmektir. Buna nefis terbiyesi de denir.
 

Bizi bütünden ayıran, endişe, korku, umutsuzluk, öfke, kin, nefret gibi negatif duyguları ve düşünceleri olabildiğince azaltıp, sevgi, umut, sabır, metanet, herkese ve herşeye yaşam hakkını vererek esnek, akı...cı, hoşgörülü olmaya çalışmak; bencillikten uzak, verici, sorumluluklarını bilen bir varlık haline dönüşmek ve pozitif duygu ve düşüncelerin artmasını gerçekten istemek uygulama açısından çok önemlidir.
 

Yoğun negatif düşünce kirliliği baskısı olan bir toplumda bu duruşu sergileyebilmek zor olsa da, her geçen gün kendi üzerimizde, zihnimizde disiplinle bunu uygulayarak örnek olabilmektir, pozitiflik… Sergileyeceğiniz bu duruş, yaratacağınız pozitif alan ve enerji dalga dalga yayılacaktır ve size geri dönecektir. Üreteceğiniz en ufak pozitif düşünce formu, pozitif bir alan ve enerji yaratarak evrendeki negatif formda oluşturulmuş alanı temizleyecektir .
 

Pozitif düşünce güne umutla, sevgiyle başlamak, sıcak bir tebessümle insanlara gülümsemek şeklinde de olabilir, aslında tüm bu basit gibi görünen (unuttuğumuz) uygulamaların ardında çok büyük sabırlarla elde edilen deneyimlerin özü, geçirilen ıstıraplar, insana sevgiyle dokunabilme, ona değebilme, onu anlayabilme uygulamaları vardır, bunlar öyle çok kolay kazanımlar, hemen oluveren şeyler değildir.
 

İşte bu pozitifliği kazanabilmenin ardında çaba, alın teri, sivri tarafları törpüleyebilme, gözyaşı, yorgunluk vardır fakat hepsi de cok çok değerlidir ve insanı evrensel değerlere yakın kılar, daha doğrusu uygular kılar ve pozitif düşünen, pozitif eyleyen, pozitif yaşayan, kendine ve başkalarına yararlı bireyler olmalarına neden olur…


14 - Her Anı Cesaretle Değerlendirin


Hayat size hangi koşulları sunarsa sunsun üstesinden gelecek güce sahipsiniz.İçsel gücünüze güvenin. Böylece sınırsız olanaklara sahip olduğunuzu kolayca idrak edersiniz.


Bu olanakları görebilecek bilinciniz her gün gelişir. Her gün farkındalığınız artar. Kendini tanıma yolculuğundan haz aldıkça içinizdeki potansiyel ortaya çıkar....


Bilinçli riskler alıp cesurca adımlar attıkça yaşamın her anından doyum almaya başlarsınız. Bu da sizin bilgeliğinizi artırır.
Sevginin gücünü kullandıkça çoğalırsınız.
Kendinizi doyumlu hissettikçe vericiliğiniz artar.
Vermekten ve paylaşmaktan doyum alırsınız.


Verdiğiniz şeyin sizde bol miktarda olduğunu bilin. Kaynak sizin içinizde. Verdikleriniz tıpkı ekilen tohumlar gibi çoğalarak, yeşererek, çiçeklenerek size döner. Bu yüzden, içten verin, gönülden verin.


Bugüne cesur biri olarak güvenle başlayın.
Hayatın bugün size sunacaklarıyla bir çocuğun merak
ve coşkusuyla ilgilenin.


Bugün , geri kalan hayatınızın ilk günü. Geçen her bir anın asla geri gelmediğini yüreğinizin derinliklerinde hissedin ve bugünden itibaren her anı cesaretle değerlendirin.


13 Ocak 2011 Perşembe

13 - Hayatın Yasası


İnanç yasasıdır. İnanç, zihninizdeki düşüncedir. Size zarar verecek ya da sizi incitecek şeylere inanmayın.


Bilinçaltınızın sizi iyileştirme, güçlendirme, zenginleştirme ve size ilham verme gücüne inanın. İnanmanız halinde gerçekleşir.


12 - Moral


Moral kıymetler; sevgi, merhamet, şevkat, yalan söylememek, insanlara karşı dürüst davranmak, kendine karşı samimi olmak, fedakarlık ve vericilik gibi üstün davranışlardır.


Bilgiyi aramak, bilgi peşinde koşmak, bilgiyi dağıtmak, ruh varlıklarının madde ile olan ilişkilerinde düşüş ve kalkışlarında onlara yardımcı olmak......,


kendinde var olanı biriktirerek tekrar vermek yüksek moral kıymetlerdir. Bunların tekamülümüzdeki yeri çok büyüktür...'

11 - Yaşamının Sevgiyle Dolu


olmasını istemeyen bir tek insan çıkacağını sanmam. O halde, bunu gerçekleştirmek için ilk çabayı bizim göstermemiz gerekir. Arzu ettiğimiz sevgiyi bize başkalarının sağlamasını beklemektense, kendimiz bir sevgi kaynağı olmalıyız. Başkalarına örnek olmak istiyorsak, ö...nce biz kendi içimizdeki sevgi ve şefkati harekete geçirmek zorundayız.

Derler ki: "İki nokta arasındaki en kısa mesafe, niyettir." Sevgi dolu bir yaşama kavuşmak için bu deyiş son derece doğrudur. Sevgi dolu bir yaşamın başlangıç noktası, ya da, temeli önce bir sevgi kaynağı olma arzusu ve kararlılığıdır. Takındığımız tavır, yaptığımız seçimler ve iyiliklerle, önce sevgi elini uzatma istekliliği bizi bu hedefe taşıyacaktır.

Eğer bir daha kendi yaşamınızdaki veya dünyadaki sevgi eksikliği sizi üzecek olursa, şöyle bir deney yapın. Birkaç dakikalığına dünyayı ve başka insanları aklınızdan çıkarın ve sadece kendi yüreğinize bakın. Daha büyük bir sevgi kaynağı halirıe gelebilir misiniz? Kendinize ve başkalarına yönelik sevgi dolu düşünceler üretebilir misiniz? Sonra bu sevgi dolu düşünceleri dış dünyanıza açabilir, hatta sizce bu sevgiyi hak etmeyenlere bile iletebilir misiniz?

Yüreğinizi daha büyük bir sevgi barındıracak kadar açarsanız ve önceliğiniz sevgi toplamak değil de, kendinizi sevgi kaynağı yapmak olursa, arzu ettiğiniz sevgiyi alma yolunda büyük bir adım atmış olursunuz. Ayrıca, gerçekten çok önemli bir şey fark edeceksiniz: Ne kadar çok sevgi gösterirseniz, o kadar çok sevgi görürsünüz. Sevecen bir insan olmak sizin elinizdeyken, sevilen bir insan olmak sizin kontrolünüzde değildir. O halde, sevgi göstermeye ağırlık verirseniz, yaşamınızın fazlasıyla sevgi dolduğunu göreceksiniz. Çok geçmeden de dünyanın en büyük sırlarından birini keşfedersiniz: Sevginin ödülü kendisidir.

10 - Mutluluk, Ne Dündedir Ne Yarında

 
Onu aramakla vakit kaybederiz çoğunlukla. Mutluluk, yaşadığımız andadır. Yani senin kafanda mutlu olmak, sana bağlı. Bir fakiri zengin, mutsuzu mutlu, hastayı sağlıklı yapan düşünce gücüdür. Mutluluk,ne zaman gerçekten istersen o zaman gelir.Sağlıklı düşünce ve duygular bedene sağlık olarak yansır. İn...sanlar mutlu olur. Her gününüzü hayatınızın son günüymüş gibi yaşayarak her anınızı en güzel şekilde değerlendirebilirsiniz.Böyle davranarak işlerinizi yarına ertelememek,zamanınızı israf etmemek ve geçmişte yaşamamak anlamına gelir.Dünün güneşiyle bu günün çamaşırlarını kurutmayın.Yarına güvenip de çamaşırlarınızı ıslak bırakmayın. Mutlulukta mutsuzluk da tamamen bizim seçimimizdir. Çünkü neye inanırsak onu yaşarız.
 

Mutlu olmak için sözlerin, kelimelerin gücünü kullanalım.Suyun bilgiyi depoladığını fark edip bunu Suyun Gizli Mesajı kitabında yayınlayan Masaru Emato, suyu dondurup buz kristallerini fotoğraflamış. Suya Mozartın Kırkıncı Senfonisi’ni dinletip fotoğrafladığında harika bir kristal oluşturduğunu görmüş. Heavy Metal müzik dinletip fotoğrafını çektiğinde suyun kristalinin bozulduğunu görmüş.Daha sonra yazar, kelimeleri kullanmış. Teşekkürler kelimesine su harika bir kristalle cevap verirken, aptal
kelimesine aynı heavy metal müzikte olduğu gibi bozuk bir kristalle cevap vermiş. Bedenimizin yüzde sekseninin su olduğunu hatırlatmaya gerek var mı?
 

Ben mutluluğu hayatı ertelemiyorum. İnsan birinci dereceden yakını, sevdiği birini kaybetmeyince Azrail hiç uğramayacak gibi düşünüyor. Yaşam çok değerli ve ne zaman biteceği belli değil. O zaman geçmişte veya gelecekte yaşamak niye? İşe önce kendimizi olduğumuz gibi severek ve güne gülerek başlayalım.Çünkü duygular virüs gibidir bulaşır. Haydi gülelim.Sağlıklı beslenip spor yapalım,mutluluğa koşalım!Çünkü mutluluk gerçekten birkaç adım ileride Kimbilir. Sevgiyle mutlu kalın......
 
Bu gün mutluluğu seçiyorum.
Bu gün huzuru seçiyorum.
 

09 - Varlığın İçinde Hepimiz Biriz

 
Mutluluk kişinin anlam verişinin içinde gizlidir; anlam verme sürecinin temelinde de kişinin bütünlüğü yatar. mutluluğun kişinin kendine, ilişkilerine, topluma, evrene, yaşamına anlam verişinin bir yansıması olduğunu görürüz.
 

Anlam verişin yansıması ne demek?… Kendi varoluşunu anlamlı görme veya görmeme ne demek?. “var olmak veya olmamak.”
Dış koşullar ne olursa olsun, kendi varoluşunu anlamlı bir bütün olarak gören insan mutludur.
 

Varlığın içinde hepimiz biriz... Hep birbirimize Bağlıyız. Ne yaparsak hep kendi kendimize yaparız..Her yaptığımız her düşüncemiz bize geri döner...
 
 

2 Ocak 2011 Pazar

08 - Bir Güzellik Yap Kendine!


Ve sadece sahip olduklarını düşün; mutlu ol onlarla!
Sahip olamadıkların üzülsün senin olmadıklarına...


Bir güzellik yap kendine!
Keşkeleri hiç düşünme!
Mutlu ol seçimlerinle.
Bırak keşkeler üzülsün senin seçimlerine...


Bir güzellik yap kendine!
Her yeni günü senin günün ilan et
Ve şımart kendini olabildiğince.
Bırak dünler üzülsün seçilmediğine.

Bir güzellik yap kendine!
Kalbinde daha da büyüt sevgisini sevdiklerinin!
Bırak sevmediklerin üzülsün kalbinde yerleri yok diye...

Bir güzellik yap kendine!
Sev kendini kimseleri sevmediğin kadar.
Mutlu ol varlığınla.
Bırak seni sevmeyenler üzülsün!
Yüreklerine sığamayacak kadar büyüksün diye...

1 Ocak 2011 Cumartesi

07 - HESABI ZAMAN ÖDESİN


Bütün suçu zamana atabilirim aslında. Olmuş ve olmamış her şeyin bedelini takvim yapraklarına yükleyerek, sessizce sıyrılabilirim aklımın dipsiz karmaşasından.

Baktığım bütün güzellikleri gördüm diyemem, keza görüp bakmadığım da çok olmuştur. Etrafımda duran çiçeklere karşı kör olup, uzaklarda bir deniz manzarasına vurulduğum anlar aklıma gelince, gözlerimin nasıl bir oyuna daldığını anlıyorum.

Duyup hiç dinlemediklerim var ama dinlediklerimi hep duymuşumdur. Bazen, sadece kısa diye es geçtiğim melodilerin, büyüyüp senfoniye dönüştüklerine şahit oldum. O zaman öğrenmiştim her notanın bir anlamı olduğunu ve aslında kıyıya vuran dalga sesinin, bir nota olduğunu.

Denizin derinliklerinde değil ama bu kara parçasının üstünde çok vurgun yedim. Bendenim kaskatı kesildi, nefesim durdu, ruhum dondu. Ölümün soğuğundan bile ayaz gecelerde, gözyaşlarım buz kesti. O zaman anladım ki vurgun, çok karanlık kelimeymiş.

Hayat durağan bir seyir izlemiyor elbette! Şen kahkahaların ovalara yayıldığı dost sohbetlerinde, masa başında ülkeyi kurtardığım da olmuştur; aşkı izlediğim de ama hiçbiri, evden gizlice kaçıp, sevgilimle güneşin doğuşunu seyrettiğim o gençlik günlerinin tadını vermemiştir.

Çok yüreksiz insan tanıdım, kötüye ise aşinayım. Ademoğlu, çıkarları için ne kadar vicdansız olur bilirim. Herkesin girmeye korktuğu sokaklarda, gece yarılarında tek başına yürürken anladım ki, cesaretten gelmiyor kabadayılık. Belindeki silahtan daha büyük mermiler sıkabilir adam olana, güçlü bir kalp!

Yalnızlıkla uzun yıllardır tanışırız. O beni, ben onu sevsek de; uzun süre birlikte olmaktan sıkıldık. O, kendini atacak başka bir kapı arıyor şimdilerde. Her kim olsa, benden iyi olacağını düşünüyor. Oysa ben o yolu daha önce geçtim. Sonra gittiği yerde insan, geldiğini mumla arıyor. Hayat bu, bazen sıkılmak bile hepimiz için lüks kalıyor.

Yolumu aydınlatacak ışık bulamadığımda, el yordamıyla yürümeyi öğrendim. Ancak ömür dediğin hatalarla örülüyor, güneşin tepemde durduğu anlarda ayağımın taşa takılmışlığı da çoktur. Bile bile çarptığım bütün duvarlardan yara aldım. Sonra yaralarımı ağlamadan sardım.

Yapılacak daha çok yanlış var ama ondan daha fazla doğru birikti gönlümde. Hepsine tek tek zaman ayırmam lazım. Daha bir sürü kalp yarası alacağım, aşkı bin kere daha tadıp doyamayacağım. Ancak vakit yetmiyor. Yapacaklarıma, yapamadıklarıma ve yaptıklarıma zaman yok! Veya benim canım, suçu şu gariban takvim yapraklarına atmak istiyor….