30 Eylül 2010 Perşembe

90 - Olmuyorsa Olmuyordur‏


Olsun istersin...
Hatta olsun diye yapılması gerekenden daha da fazla üstelersin. Aşktır ; değer verir...sin,
ödün verirsin, sevgiden de öte saygı gösterirsin,
olmayacak kaç şey varsa bir araya bile getirirsin...


Bakarsın, ne anlattığını anlayabilmiş (?)
ne de çözüm için bi'şeyler yapma gayretinde.
İştir ; sabahlarsın, "olsun" diye ailen...den
çaldığın zamanı oraya verirsin...
Dosttur ; hayatta kimseyi dinlemediğin
kadar dinler, kendine ayırmadığın onca şeyi
"O'na" ayırmaya çalışırsın...


Sonra olayın içinden kendini çıkartır
şöyle karşıdan yaptıklarına bir bakarsın...
Bakarsın ki her şey başladığın gibi!
Olmuyorsa, olmuyordur!


Gönlün rahat mı?
Elinden geleni yaptın mı?
Cidden olmuyorsa zorlamayacaksın.



89 - Üç Helallik‏


 Başında duracak İnsanların üç helalliğini bekleme.
Onların çoğu Yalan…
Son Nefesinde ALLAH la barışık mısın ona bak.





29 Eylül 2010 Çarşamba

88 - Hiç Olmak‏


 Kendini değersiz hissetmek değildir. Tam tersine içindeki zenginlikleri keşfedip, bedenli kimliğinin özüne göre bilgisinin hiçliğini fark etmektir. Bunu anlayan varlık küçüklüğünü anlar. Varlığın tekamül seviyesine göre gösterdiği dirayet, özveri, sadakat gibi düşünceler artık onunla bir olmaya başlar.


 Yanlızlık d...uygusu şuur sahasını kaplar. Çokluğun içindeki yanlızlıktır bu. Bu durumu kabullenmesi o kadar kolay değildir. Çoğalan yanlızlığında mutlu olmaya başlar. Bu insanoğlunun beşeri varlığıyla anlayabileceği bir mutluluk değildir. O artık içindeki Tanrı’yı bulma yolunda önemli bir adım atmıştır.
Artık ne bir insan ne de bir Tanrı’dır.


 Teşevvüşü yaşamaya başlamıştır. Tıpkı kozasından çıkmayı bekleyen bir kelebek gibi kendindeki değişimi izlemeye başlamıştır. Artık içindeki benler azalmış, tam bir sakinlik hüküm sürmektedir. Duru, dup duru bir okyanus gibi. Baktığın zaman sadece dinginlik veren engin bir su, ama içine daldığında seni hayrete düşüren müthiş bir zenginlik.


 Hiçlik insanoğlunun kendi içindeki okyanusu seyretmesi, içine dalıp zenginliklerini fark edeceği ana kadar sabırla beklediği durumdur. Öyle bir durumdur ki; beklenti yoktur, acelecilik yoktur, kuşku yoktur. Sadece sakinlik vardır. Yanlızlık vardır…

87 - İnsanoğlunun Dikeni Egodur Bilir Misin‏



Bir gülün her bir yaprağının oluşumunda öyle büyük bir incelik, öyle büyük bir zariflik vardır ki, hiçbir yaprak birbirine benzemez ama aynı topraktan beslenir. İnsanoğlu da tıpkı güller gibi birbirinden farklı ama kaynak olarak birdir. Güllerin nasıl dikenleri varsa, insanoğlunun d...a dikeni egod...ur.




Gülün dikenleri kendini korumak içindir. İnsanoğlunun dikenleri, kendinden kendini korumak içindir. Bilmez ki kendine koyduğu bu dikenler nasıl canını yakar. Bir temizlese o dikenleri, kendini bulsa, özü ile buluşsa, o zaman anlayacak hakikat denizinde yüzmeyi. O zaman ruhunu kelepçeleyen bedeninden sıyrılıp içindeki engin okyanusu fark edecek.



 Bak insanlara, senin gibi olanlara, başka gözle bak. Kalp gözünle bak. O zaman göreceksin ki hiç birinizin birbirinizden farkı yok. Dıştan farklı gözükseniz de, hepiniz aynı tohumdansınız, aynı topraktan besleniyorsunuz.   




Gelecekte olacak olanlar bunu anlamanız içindir. Anlayanların dikenleri temizlenecek, anlamayanların dikenleri artacak. Son zamanları iyi değerlendirin, bunlar sizin son şanslarınız. Daha önce de belirttiğimiz gibi, sona yaklaşıldığında kader diye birşey yok, herkesin özgür iradesi devrede.




Kim içindeki okyanusa ulaşırsa cennetini bulmuş olacak. Bu o kadar da zor değil. Yardım insanın içinde, sadece dinlemesini bil. Sakın korkma, neden korkuyorsun ki, korktuğun kimse değil, sensin." Bulmacanın kendisi de çözümü de SENsin…"


28 Eylül 2010 Salı

86 - Ölüm Döşe İnde Bir Kala‏

Ölüm döşe inde bir kala hayat seni bağışladı mı.. ?
Bağışlamadı mı..? Anlayacaksın ve Hissedeceksin…  
O bir dakika için de hayatın Film şeridi gibi geçecek..
Ömrün boyunca yapamadığını o bir dakikada yapacaksın..
İyiliklerini ve Kötülüklerini tartacaksın..
Şansın varsa.. Alla hım beni bağışla diye bilecek.. misin?

85 - Elimi Tutmasını Bilenin

''YÜREĞİNİ''
ölene dek taşırım. . . !
Eller var.
Hep almaz, ama hep verir.
İddialı değildir, fakat kararlıdır.
O elleri herkes ortalarda görmez.
Muhatabının gözüne sokulmaz.
Al kişi hak edeni alkışlamaktan çekinmez,
fakat kendisi alkış istemez.
Verirken görünmemek için köse bucak saklanır.
O eller, bir Allah´tan ister,
başkasından istemektense tas kesilmeyi tercih eder.
Fedakâr eller o eller.
Eller var.
Her önüne gelenden bir şeyler ister.
Hiç ise girişmez, hep beleşe girişir.
Sürekli istemek için açılır.
Almaya bayılır, vermekten nefret eder.
Bu ellerin bildiği tek dua “Rabbena hep bana”dır.
Böyle elleri bin kez de doldursanız, bin birinciyi ister.
Hapsini de kendi cebine boşaltır.
Başka elleri de görmek gibi bir derdi yoktur.
Bencil ellerdir bu eller.
Eller var.
Pamuk değil, nasır tutmuştur.
Neden olacak?
Elbet, her yarım kalmış yükün altına girdiği için.
Her hayırlı tesebbüsün ucundan tuttugu için.
Her yükü ağıra el atığı için.
Her yolda kalmışın kolundan tutup kaldırdığı için.
Her dermanı tükenmişe derman kattığı için.
Öpülesi eller o eller.
Eller var.
Hiçbir taşın altına girmeye yanaşmaz.
Nice taşlar, kayalar, dağlar kaldırılır.
O pamuk eller arazi olmuş, ortalardan tüymüştür.
Ara ki bulasın.
Israrla o elleri arar gözleriniz, ama yok.
Sıkıntıya gelemez pamuk eller.
Fakat dağlar gibi taşları taşımaktan
yorgun ve bitap düstügü için ayağı sürçenleri,
tökezleyenleri görmeye görsün bu eller.
Hemen ovusturma vaziyetine girerler.
Utanmadan yakasına sarılır, tokatlamaya yeltenirler.
Utanmaz eller.
Taşın altına sokmaya gelince toz olan bu eller,
yakaya sarılmaya gelince aslanpençesi kesilir.

O NEDENLE...


Elimi tutmasını bilenin ölene denk
Sinamaya götüreyim...

26 Eylül 2010 Pazar

84 - Hıçkırıklar Sarıyor Bedenini


Uzunca bir süre öyle kalıyor.
Git gide keskinleşiyor hıçkırıkları çaresizce kabullenişin
gölgesi; hüzünlü, buruk, zehir acılığınca bir gülüş olup
öylece donuveriyor dudaklarında....
 

Nehir olmuş neye yarar,bundan sonra?
Deniz'e ulaşamayacak olduktan sonra...
Canan Tan

83 - Sevdiğini Elde Edemezsen


Hayatta mutlu olmanın tek bir yolu vardır.
O da; 'Sevdiğini elde edemezsen elde ettiğini sevmeye çalışmaktır' !

O da; 'İşindir'


25 Eylül 2010 Cumartesi

82 - Merhaba Gülen Gözlü Arkadaşım‏

Dudağındaki tebessümü kaybetmemişsin daha. Ne güzel dünyaya gülen gözlerle bakabilmek ve insanlara tebessümler saçabilmek senin gibi. Biliyorum üzülüyorsun donuk gözlerle karşılaşınca. Ne yapalım arkadaşım herkes senin gibi olamaz.
 Duyabiliyorum hayır olmalı dediğini. Haklısın arkadaşım aslında bütün insanlar senin gibi olmalı.
 Bilseler bir tebessümle neler yapabileceklerini; bir çocuğun gözlerindeki ışıltıyı bir tebessümle nasıl görebileceklerini, sıkıntılarla dolu bir insana nasıl dünyaları vereceklerini bilseler ve gülen gözlerin buzları nasıl erittiğini, kalpleri nasıl birleştirdiğini bilseler. Eminim onlarda senin gibi olmak isterlerdi.
Ve sevgi saçıyorsun gülen gözlerinle arkadaşım.
 Saf ve hiç bir beklentisi olmayan bir çocuk gibi. Hayır arkadaşım sevgi sadece sevgiliye duyulmaz. Sevgi evrenseldir. Hiç kimse altın yığınları gibi kasasına kilitleyemez onu. Onun yeri kalplerdedir.
 Bir annenin kalbindedir onun yeri çocuğuna verebilmek için,onun yeri bir bahçıvanın ellerindedir sevgi tohumları saçabilmek için... Evet sevgi her yerdedir. Yeter ki sen onu bulmak iste.
Sevgiyi bulmak kolay,zor olan onu elinde tutabilmekte. Unutma arkadaşım sevgiyi duyabilmekle de is bitmiyor. Sevgiyi göstermekte gerekir. Hayat kısa arkadaşım bugün olan yarin yok Sevgiyi göstermek beklemeye gelmez, yarin çok geç olabilir. 
 Elindekini kaybetmeden kıymetini bilmelisin. Biliyorum arkadaşım bana hak veriyorsun. Şimdi koş sevdiğinin yanına önce ona gülen gözlerle sımsıcak bir gülümse ve seni seviyorum deyiver içinden gelen en sıcak sesinle.
Hayır bunlar komik şeyler değil arkadaşım. Seni seviyorum Anne,Baba,Kardeşim,Arkadaşım,vs. demek komik değil. Bu senin gibi bütün canlılara karşı sonsuz bir sevgi duyan bir insan için hiç de zor değil sadece biraz cesaret arkadaşım. 
 Bu yalnızca yüreğinin buz kapladığını, taşlaştığını zanneden insanlara biraz zor gelecektir ama onlarda senin gösterdiğin cesareti gösterdiklerinde, kalplerinde sevgi kıpırtılarını hissettiklerinde ve ağlamayı öğrenebildiklerinde inan her şey onlar için ve bütün insanlar için daha güzel olacak.
 Evet arkadaşım gülmek varken surat asmak niye, güldürtmek varken ağlatmak niye, güzel sözler söylemek varken kalpleri kırmak niye?
Hayat çok kısa arkadaşım ve bu dünyadaki hiç bir şey kırılan kalplere değmez.
Şimdilik hoşça kal arkadaşım yine gel.
Yanına senin gibi gülen gözlü, yüreği sevgi dolu insanları alıp yine gel olur mu? 
Beni fazla bekletme çünkü
yarın burada olamayabilirim. 

81 - Kendimize Oynadığımız Oyunlar

Hayatımızın en çok şikayet ettiğimiz alanlarına bir bakalım. Hani o hep düzeltmeye çalıştığımız, elimizden gelen her şeyi yaptığımız, karşımızdakileri değiştirmek için yıllardır çabaladığımız ama hiçbir sonuç alamadığımız ve devamlı şikayet ettiğimiz durumlara bir göz atalım.Çok çaresiz gözüküyor değil mi ?
Oysa her şeyi denediniz. Pe...ki neden çözüme gidemiyorsunuz ?
Şimdi lütfen kendinize karşı çok dürüst olun.Bütün maskelerinizi kaldırın ve içtenlikle kendinize sorun. Şikayet ettiğim durumlar aslında benim yarattığım ve onlardan beslendiğim durumlar mı?
 Yani aslında şikayet ettiğim durumları ben kendi gücümü bulmak,başardığımı ve sorunları halledebildiğimi görmek ve bundan dolayı kendimi iyi hissetmek için mi yaratıyorum?Örneğin karşımdakinin güçsüzlüğü benim kendimi güçlü hissetmemi mi sağlıyor? O zaman çevremde güçsüz insanlara ihtiyacım var demektir.
Ya da herkesin benden çözüm beklediğinden şikayet etsem de aslında bu olaylara çözüm getirerek başkalarının takdirini kazanmak kendimi iyi mi hissettiriyor? O zaman çevremde çözüm bulamayan insanlara ihtiyacım var demektir.
Evliliğin/işin zorluğundan şikayet ederek aslında böyle bir evliliği/işi yürütebiliyor olduğumu ispatlamak ve bundan dolayı çevremden takdir almak benim gururumu mu okşuyor? O zaman zor işlere ve zor insanlara ihtiyacım vardır.
Bütün sorumluluğun tek başına omuzlarımda olduğundan şikayet edip aslında herkese her şeyi tek başıma becerebildiğimi mi ispatlamaya çalışıyorum? O zaman hayatımda zor ve tek başıma olacağım durumların yaratılmasına ihtiyacım vardır.
Etrafımda hep sorunlu insanlar olduğundan şikayet edip aslında herkese bu
sorunlu insanlarla geçinebildiğim için ne kadar uyumlu olduğumu mu göstermeye çalışıyorum? O zaman çevremde sorunlu insanlar olmalıdır.
Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Burada görmeniz gereken şey aslında kendinizi daha iyi hissetmek için kendinize oynadığınız oyunlardır. Bu oyunları da aslında hiç memnun değilmişsiniz, istemiyormuşsunuz da mecburmuşsunuz gibi oynamanız ve çoğu zaman da oyunu unutup gerçekmiş gibi yaşamanız.
Bu örneklerdeki bizi iyi hissettiren durumları deneyimleyebilmemiz için etrafımıza güçsüz, çözüm bulamayan,anlaşması zor ,uyumsuz insanlar çekmeye ihtiyacımız vardır ki kendimizin güçlü, çözüm bulabilen, herkesle kolay anlaşan yanımızı deneyimleyip , her defasında başardığımızı görüp kendimizin ve çevremizdekilerin takdirini kazanalım ve bütün bu zorlukların içinde dahi çok iyi hissedelim.
Bu arada da yaşadığımız her durumdan şikayet edip enerjimizi bize bu zorlulkları yaşatan kişileri değiştirmeye adayarak ömrünüzü geçiririz. Hayatımızda yarattığımız her durum bizim eserimizdir. Hayatımızın içinde olan her olay ve kişi tesadüf değildir. Kendiliklerinden gelmezler.Biz kendimizi deneyimlemek için bu şartları hayatımıza çekeriz. Bu farkındalikla yaşayanlarımız şikayet etmek yerine olayın dışına çıkıp bu olayın içindeki gerçek rolümüzü görüp şartları seçimlerimizle değiştirme gücüne sahip oluruz.
Esas güç budur. Diğerlerimiz ise sadece bulundukları durumlardan şikayet ederek , karşımızdakileri suçlayarak, kendi yarattığımız hayatın sorumluluğunu kabul etmeyerek mutsuz bir ömür geçirebiliriz. Bu oyunun farkına vardığınız anda kendinizi güçlü hissetmek için artık bu oyuna devam etmenin bir anlamı olmadığını kavrarsınız. Enerjinizi başkalarını değiştirmeye adamaktan çekip , tek değiştirebileceğiniz kendinize çevirirsiniz. Fakat her şeyden önce kendinize dürüst olmanız gerekir.
 Yukarıdaki sorulara açık yüreklilikle cevap vermeniz gerekir. O zaman görünenin aslından çok farklı olduğunu kavrarsınız. Her olayın, durumun sizin yarattığınız bir senaryo olduğunu görürsünüz. Lütfen başkalarını değiştirmeye çalışarak ömrünüzü harcamayın.Onlar sizin yazdığınız senaryoda rollerini çok iyi oynayan oyunculardır.
 Memnun değil misiniz ? O zaman senaryoyu değiştirin, baştan yazın. Başkalarına harcayacağınız enerjiyi kendi hayatınızın sorumluluğunu almada ve
istediğiniz gibi yönlendirmede kullanın.
 Hayat bir oyun sahnesi . Neyi , nasıl ve kimlerle oynamak istiyorsunuz siz ona karar verin.
Ancak ne oynadığınızı unutmadan ve dürüstçe …