13 Haziran 2011 Pazartesi

01 - Kalabalıklar Üzerine - Charles BAUDELAIRE


Herkesin harcı değil insan yığılarıyla yıkanıp yunmak, kalabalığın tadına varabilmek. Ayrı bir sanattır o. İnsa-noğullarının hesabına bir dirim sofrasıdır donatmak, anca beşikte içlerine bir melek tarafından maske takıp tebdil gezme hevesi, evden barktan tiksinti, bir yolculuk ateşi üflenmiş kimselere vergidir.


Çoklukla yalnızlık, döllü döşlü, harlı bir ozan için birbirinin yerini tutabilen eş deyimlerdir. Yalnızlığını şeneltemeyen kişi, hiç iş-üstü bir kalabalığın ortasında yalnız kalmak nedir bilebilir mi?
Meşrebince hem kendi hem bir başkası olabilmektedir ozanın başkalığı. O, kendine bir ten arayan başıboş ruhlar gibi aklına esti mi istediği kimsenin kişiliğine bürünebilendir. Bir onun için ardına kadar açıktır her şey. Önünde kapalı gibi duran kapılar varsa, hor görüp yanaşmadığı içindir bu.


O düşünceli, yapayalnız gezgin, bu evrensel kaynaşmadan bir acayip esrüklüğe varır. Kalabalıkla sarmaş dolaş oluveren ozan, kasalar gibi kapalı benciller, istiridyeler gibi kabuk bağlamış tembellerden oldum olası uzak, hep gönenliklere karşı çıkar, rastgeldiği her uğraşı, her kederi, her sevinci benimser, basar bağrına.

Bu tarife sığmaz cümbüş, bu her önüne çıkanın, her önüne gelenin kucağına, hayır adına, şiir adına atılıveren ruhun bu mübarek orospu hali yanında insanların aşk dediği nesne ne dar ne ufak ne püften şeydir!

Arada bir bu dünyanın mutlu kişilerine, aptalca gururlarını bir an kırmak için bile olsa anlatmak ki, onların-kinden çok daha üstün, çok daha geniş, çok daha seçkin mutluluklar vardır. Kolonileri kuranlar, gezici papazlar, o dünyanın bir ucuna sürülmüş misyonerler bu sırlı esrüklüklerden bir şeyler bilirler elbet; dehalarının kurduğu o koskoca çevre içinde zaman zaman onların kötü talihlerinden dem vurmaya, yaşadıkları arık hayatı yermeye kalkanlara bıyık altından gülmüş olmalılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder